Birey olmak; kendi devrimi yapıp kendini özgür kılmak,
herhangi bir örgütün partinin, oluşumun, yapının, ahlakın, geleneğin parçası
olmamak için birey olmak özgürce, kendin olmalı asıl mesele.
Aile baskısı seni iyi bir evlat (kadın, erkek) olarak yetiştirmek
için çabaladı. Babanın otoritesi ailenin ahlakı sorgulanmadı. Hiçbir tabu
yerinden kıpırdamadı, kapitalist yapının feodal tahakkümü altında hep efendi,
uslu bir evlat olman dayatıldı. Aile içi sorgulama hep bir yerde tıkandı.
Hayallerin sorulmadı, ne istediğin önemsenmedi. Boyun eğmenin analojisi sana bu
şekilde aksedildi.
Peki farkına varabildin mi aslında her şey istediğin gibi miydi?
Peki farkına varabildin mi aslında her şey istediğin gibi miydi?
Okula gittin iyi bir öğrenci yetiştirmek için seni hizaya soktular. Tek tipleştirdiler. Hayal gücünü kemirip müfredatın imkanlarını dayattırdılar adın yoktu. Sınıftaki eşyalar gibi isminin önüne bir numara verdiler. Adından önce numaranla seslendiler öğretmen “nedense” hem bir ana hem bir baba oldu, sorgulamanı engellediler, dilini görmezden geldiler, kimliğini görmezden geldiler, sana “bilinmeyen bir dil”de eğitim verdiler. Seni istedikleri gibi yönlendirmeye çalıştılar.
İdeolojik bir eğitim sisteminin (kıskaç mı demeliyiz yoksa?)
içine hapsettiler, zihnin ufkunu sorgulama yetini kanaat notuyla değerlediler. Sınıfta
kalan hep onlar oldu ama sen ise hep yerinde saydın. Eğitilmek zorunda
olmadığını sana hiç kimse söylemedi “zorla” eğitim “gelişmenin” demokratik
paravanı oldu.
Sistemin eğitim kurumlarının sana kendine bir şeyler katacak hiçbir müfredatı olamaz
Sistemin eğitim kurumlarının sana kendine bir şeyler katacak hiçbir müfredatı olamaz
Sistem içi değişiklere kafa yorma, sistemin kendisini sorgula.
Bir özgürlük kavgası içindesin, katledildin, sürüldün, öldürüldün, asıldın işkence gördün bunların hepsini özgürlüğün uğruna gözünü kırpmadan göğüsledin, yumruğun hep gökyüzünü gösterdi gözlerin hep ilerideydi peki özgürlük mücadelesi verdiğin zamanlarda özgürlüğe gerçekten ne kadar değer verdin? Yani sen kendin olarak özgür olabildin mi?
Toplumsal devrimi örgüt hiyerarşisi parti disiplini ve
geleneklerden kopamamış otoriter bir yapı içerisinde aslında köle haline gelmiş
bir birey olarak mı hedefledin sen?
Merkezi örgütlenmenin hiyerarşik yapısının bireyler üzerinde
yaratmış olduğu silme yok sayma politikasının bir parçası haline almak
özgürlüğün hangi tanımına girer? Erkeklerin devrimi peşinde hep arka saflarda
kalan bir kadın oldun. Fikri sorulmayan bir adam oldun. Tartışmaların
demokratik olarak yapıldığını düşünüyorsan bir de sana kaç defa fikrini
sorduklarını bir daha düşün. Demokrasi örgütlenmeler içerisinde kullanıldığı zaman, bireyleri yıllar boyunca paslanmış bir zincire paslanmak üzere eklenen yeni bir parça haline
getirir. Demokrasi bir sistem yalanıdır. Ailede demokrasi okulda demokrasi
toplumda demokrasi örgütte demokrasi bunlarının hepsi sana anlatılmış bir
yalandır.
Şuan bir devrim olsa o devrimde dilediğin gibi dans edebilecek misin?
Sokağa çıkıp dilediğince içemedin, bir kadınla-erkekle sevişemedin, çevrendeki insanları kendin seçemedin, içinde bulunduğun sorgucu yapının literatürüne hep boyun eğdin kendinize sorguluyoruz biz dediniz. Peki neyi? Hiç kendinizi sorgulamayı denediniz mi? Sana bir lider sundular sana bir önder tanıttılar ona biat ettin. Saygı duymayı öğretirken sevginin özgürlüğünü yok saydılar. Her savunma “şu şöyle demiştir” şeklinde gelişmiştir. Ben bu konuda şöyle düşünüyorum dedin mi hiç?
Kendini yalnızca kendin özgür kılabilirsin.
Bireyselliğin kolektif bir yapıda vücut bulduğu, özgürlüğün temel ve nihai hedef olduğu ”demokrasinin” olmadığı, otoritenin ve tahakkümün, hiyerarşi ve geleneklerin yerini hayal gücünün aldığı, erkek egemen, türcü, homofobik, militarist kalıpların yıkıldığı, tüm devletlerin, şirketlerin kökünün kazındığı, gerçekten özgür bireyler toplumuna ve öncelikle bireysel devrime hazır mısın?