25 Nisan 2012 Çarşamba

Bildiri (Birey olmak)

Birey olmak; kendi devrimi yapıp kendini özgür kılmak, herhangi bir örgütün partinin, oluşumun, yapının, ahlakın, geleneğin parçası olmamak için birey olmak özgürce, kendin olmalı asıl mesele.
Aile baskısı seni iyi bir evlat (kadın, erkek) olarak yetiştirmek için çabaladı. Babanın otoritesi ailenin ahlakı sorgulanmadı. Hiçbir tabu yerinden kıpırdamadı, kapitalist yapının feodal tahakkümü altında hep efendi, uslu bir evlat olman dayatıldı. Aile içi sorgulama hep bir yerde tıkandı. Hayallerin sorulmadı, ne istediğin önemsenmedi. Boyun eğmenin analojisi sana bu şekilde aksedildi. 
Peki farkına varabildin mi aslında her şey istediğin gibi miydi?


Okula gittin iyi bir öğrenci yetiştirmek için seni hizaya soktular. Tek tipleştirdiler. Hayal gücünü kemirip müfredatın imkanlarını dayattırdılar adın yoktu. Sınıftaki eşyalar gibi isminin önüne bir numara verdiler. Adından önce  numaranla seslendiler öğretmen “nedense” hem bir ana hem bir baba oldu, sorgulamanı engellediler, dilini görmezden geldiler, kimliğini görmezden geldiler, sana “bilinmeyen bir dil”de eğitim verdiler. Seni istedikleri gibi yönlendirmeye çalıştılar.
İdeolojik bir eğitim sisteminin (kıskaç mı demeliyiz yoksa?) içine hapsettiler, zihnin ufkunu sorgulama yetini kanaat notuyla değerlediler. Sınıfta kalan hep onlar oldu ama sen ise hep yerinde saydın. Eğitilmek zorunda olmadığını sana hiç kimse söylemedi “zorla” eğitim “gelişmenin” demokratik paravanı oldu. 


Sistemin eğitim kurumlarının sana kendine bir şeyler katacak hiçbir müfredatı olamaz


Sistem içi değişiklere kafa yorma, sistemin kendisini sorgula.


Bir özgürlük kavgası içindesin, katledildin, sürüldün, öldürüldün, asıldın işkence gördün bunların hepsini özgürlüğün uğruna gözünü kırpmadan göğüsledin, yumruğun hep gökyüzünü gösterdi gözlerin hep ilerideydi peki özgürlük mücadelesi verdiğin zamanlarda özgürlüğe gerçekten ne kadar değer verdin? Yani sen kendin olarak özgür olabildin mi?
Toplumsal devrimi örgüt hiyerarşisi parti disiplini ve geleneklerden kopamamış otoriter bir yapı içerisinde aslında köle haline gelmiş bir birey olarak mı hedefledin sen?
Merkezi örgütlenmenin hiyerarşik yapısının bireyler üzerinde yaratmış olduğu silme yok sayma politikasının bir parçası haline almak özgürlüğün hangi tanımına girer? Erkeklerin devrimi peşinde hep arka saflarda kalan bir kadın oldun. Fikri sorulmayan bir adam oldun. Tartışmaların demokratik olarak yapıldığını düşünüyorsan bir de sana kaç defa fikrini sorduklarını bir daha düşün. Demokrasi örgütlenmeler içerisinde kullanıldığı zaman, bireyleri yıllar boyunca paslanmış bir zincire paslanmak üzere eklenen yeni bir parça haline getirir. Demokrasi bir sistem yalanıdır. Ailede demokrasi okulda demokrasi toplumda demokrasi örgütte demokrasi bunlarının hepsi sana anlatılmış bir yalandır.


Şuan bir devrim olsa o devrimde dilediğin gibi dans edebilecek misin?


Sokağa çıkıp dilediğince içemedin, bir kadınla-erkekle sevişemedin, çevrendeki insanları kendin seçemedin, içinde bulunduğun sorgucu yapının literatürüne hep boyun eğdin kendinize sorguluyoruz biz dediniz. Peki neyi? Hiç kendinizi sorgulamayı denediniz mi? Sana bir lider sundular sana bir önder tanıttılar ona biat ettin. Saygı duymayı öğretirken sevginin özgürlüğünü yok saydılar. Her savunma “şu şöyle demiştir” şeklinde gelişmiştir. Ben bu konuda şöyle düşünüyorum dedin mi hiç?


Kendini yalnızca kendin özgür kılabilirsin.


Bireyselliğin kolektif bir yapıda vücut bulduğu, özgürlüğün temel ve nihai hedef olduğu ”demokrasinin” olmadığı, otoritenin ve tahakkümün, hiyerarşi ve geleneklerin yerini hayal gücünün aldığı, erkek egemen, türcü, homofobik, militarist kalıpların yıkıldığı, tüm devletlerin, şirketlerin kökünün kazındığı, gerçekten özgür bireyler toplumuna ve öncelikle bireysel devrime hazır mısın? 

19 Nisan 2012 Perşembe

1 Mayıs Çağrısı


Yaklaşan 1 Mayıs dolayısı ile önce Bursa olmak üzere İstanbuldaki arkadaşlarımızla bir araya geldik.
Aramızdaki çeşitli tartışmalardan sonra isyanın ve başkaldırının yerele indirgenmesi bakımından Bursa Anarşist Karnaval olarak Bursa'da 1 Mayıs alanında olmaya karar verdik.



Peki neye ve kime başkaldırı?

Bizler devlete, sermayeye, faşizme, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, militarizme, homo/transfobiye, türcülüğe, ekolojik soykırıma ve tahakkümün her biçimine isyan ediyoruz.

1-4 Mayıs 1886 Haymarket olayları ezilenlerin patronlara ve sermayeye karşı başlatmış oldukları savaşın önemli günleridir. Fakat böyle bir günü kolluk kuvvetlerinin kafesi altında bayram havasında geçirmek ve kutlamak yersizdir.

Tabi ki her zaman olduğu gibi 1 Mayısta da alanlarda olacağız, bugün anarşist hareket tarihsel olarak hiç bir zaman olmadığı kadar coğrafi olarak yaygınlaşmış durumda. Artık 1 Mayıs sadece Chicago'da katledilenlerin anıldığı bir gün değil, aynı zamanda da kapitalizme karşı saldırıya geçmenin günüdür.

Bu sebeple kapitalizme, militarizme, milliyetçiliğe, türcülüğe, homofobiye ve otoriteye karşı durmak için arkadaşlarımızı alanlara ve sokaklara çağırıyoruz. Kara bayrakları gördüğünüz yerdeyiz.